top of page

Herhangi Birinin Notları Üzerine, İklil Satılmış

  • Yazarın fotoğrafı: Derinden Dergi
    Derinden Dergi
  • 10 Oca 2022
  • 3 dakikada okunur

Kenan Mermer’in ilk öykü kitabı olan “Herhangi Birinin Notları” on dört hikâyeden oluşmaktadır. Kısa ve uzun hikâyelerden oluşan kitapta karakterler genel olarak hayata uyum sağlayamamış ve uyum sağlayanlar tarafından kaybeden olarak adlandırılan kişilerden oluşuyor. Birkaç hikâye özelinde daha yakından bakacak olursak; kitaba ismini veren hikâye “Herhangi Birinin Notları”, otuz yaşlarında anne babasını kaybetmiş ve ağabeyiyle yaşayan Fahri’nin notlarından bölümler sunuyor. Bu notların bir kısmı yengesi tarafından yakacak olarak kullanılmış. Yanmaktan kurtulan notları okuyunca yanmasaydı da hepsini okuyabilseydik diyorsunuz. Notların yakılmasına tepki bile veremiyor Fahri, belki de notları oluşturan bu tepki veremeyişler. Hikâye içerisinde Fahri’nin en sevdiğim notu “Müzik için Öneri” isimli olanı, “Önce müzik vardı bence, sonra kelimeler kirletti yeryüzünü...” ile başlayan paragraf oldukça etkileyici. Fahri’nin notlarının yakılmasıyla içine düştüğü bunalımı ve çözüm olarak kaçma isteğini görüyoruz, kaçacağı bir yeri yok ne yazık ki Fahri’nin... “Ayrangeven'in Garip Öyküsü”nde ise, Servet abisini kaybetmiş Ayrangeven'in Servet'le birlikte kendinden de bir parça kaybedişini okuyoruz. Servet abisinin aşkını anlatırken aslında Servet’te gördüğü kendini anlatıyor bize, karakter o kadar Servet ki onun adını bilmiyoruz bile. Ayrangeven diye itham ediliyor âşık olduğu kız tarafından, biz de onu bu adlandırma ile tanıyoruz. Hikâye bittiğinde akılda kalan; Servet abi, kollarındaki ipleri sallanan kırmızı ceketi ve onu yücelten aşkı. Ayrangevene dair akılda kalan ise; Servet abisiyle ilgili iç içe geçmiş rüyası, onu kaybedişi ve arayışı. Akıl, kalp ve dostluk üçgeninde okunabilecek güzel bir hikâye. “Üçlü” adlı hikâye, tatsız bulduğu dünyasını renklendirmek için Dudu Hanım, Münir Bey ve Serkan Cem'den oluşan hayali üçlüyü dünyasına katan Mutemed ile ilgili. Hikâye genel olarak Mutemed'in gözünden yazılmış olsa da ara sıra diğer karakterlerin gözünden de olaylara yer veriliyor. Karakterlerin duygu dünyalarını anlayabilmek için ağır ağır okumak gerek, çünkü hikâye gibi duygular da girift. Mutemed'in üçlüyü anlatmasıyla başlayan hikâye sürpriz denecek bir sonla bitiyor.

“Üç yüz altmış iki ve Düzenek” isimli öykü ise gizemli bir kulübün üyeleri ile ilgili olup hikâyede, kulübün bir üyesi olan “Sızlayan” mahlaslı karakterin manifestoyu bulmasıyla birlikte çözdüğü sır anlatılıyor. “Sızlayan”ın kulübe olan inancı kendini bulacağına olan inancı ile özdeşleşmiş bir bakıma. Kulüp ile kimliğini tanımlıyor. Yazarın bu hikâyede fonetik olarak birbiri ile uyumlu kelimeler kullanması okumayı daha da keyifli hale getiriyor. Benim en sevdiğim ise “Ebced Muamması” isimli üç kişi perspektifinden anlatılan hikaye; okuduğu beyitteki ebced sırrını çözmek için yola çıkmış Faik, Faik’in mürşidim dediği Takiyyüddin ve Faik gibi bir mürşidi kaybetmiş Kaya Bey. Yola, “Yusuf’u aramayan Yakub’u ne etmeli? Yakub’u inletmeyen Yusuf’a yeni gömlek biçmeli; şu valiz, senelerce uzağımda tuttuğum şu valiz artık dolmalı” düsturuyla çıkıyor Faik, ebced yola çıkışının bahanesi yalnızca. Sonra hocası Takıyyüddin’i buluyor, buluşuyorlar desek daha uygun, Faik aradığının bilincinde; Hocası Takiyyüddin ise bulduktan sonra fark ediyor aslında arayışta olduğunu çünkü bu buluşma yalnızca Faik’in değil Takiyyüddin’in de tekâmülüne sebep oluyor. Hocasının Faik’e söylediği “Seyahattir ırmağı denize döken, teslimiyettir elde kalan. O’ndan gelen O’na döner vesselam” sözü gibi Takiyyüddin ve Faik arasında etkileyici diyaloglar geçiyor. Bu diyaloglar bazen sözle bazen yalnızca gözle oluyor ama yazar gözlerle yapılan konuşmaları da bizlere iletmeyi başarıyor. Kaya Bey ise üstadı Faik’i kaybetmiş biri. Kitaptaki diğer hikayelere nazaran açık bir anlatıma sahip olan bu öykü; yol, üstad, tekamül ve sükut kavramlarının etrafında dönen mistik bir anlatıyla sarmalıyor bizi. Son hikâye ise “dağ”a sesleniş, “dağ”dan sesleniş, unuttuğumuz her şeyi “dağ” metaforu üzerinden hatırlatma arzusu. İnsanın “dağ”la olan ilişkisi üzerinden insanın kendisiyle olan ilişkisine bir uyarı. Bir hatırlatma. Bir dua. Bir zikir. Öykülerde kendini bulmaya çalışmanın çeşitli yollarını görüyoruz; Fahri bunu yazarak notlarıyla, Ayrangeven, Servet abisiyle olan ilişkisiyle, Mutemed, dünyasına kattığı üçlü ile, “Sızlayan” kulübüyle, Faik ise Takiyyüddin ile yapmaya çalışıyor. Ancak başta da değindiğim gibi hikayelerin kahramanları kaybetmiş karakterler... Fahri notlarını, Ayrangeven Servet abisini, Mutemed gerçek dünyasını, “Sızlayan” kulübünü kaybediyor. Yazar kaybetmenin ıstırabını ve bulacak olmanın umudunu kahramanlar aracılığıyla etkili bir şekilde aktarıyor. Hikayelerde zaman vurgusu ve mekân tasviri yok, daha çok duygu aktarımı ve psikolojik tahliller yapılmış. Kitabın ismine atıfla, karakterler, biri olmak isteyen herhangi birileri. Kendinin biri olmak isteyen… Öykülerin genelinde kelimelerin ahenkli kullanılması üslubu şiirselliğe yakınsıyor. Yazar kelimeleri kuyu gibi kazıp derinliklerinden bize kaynak suları sunuyor. O yüzden ara sıra yavaşlayıp sindirmeye çalışmalı. Anlatım şiirsel, mevzu derin. Nihayetinde öze dair anlatılar bunlar. Öze ulaşmak için de özü bulmak için de derinden gelen sesleri duyabilmek gerekiyor. Hayata derinden bakabilmek gerekiyor…


Derinden 2021/yaz sayısı, s. 15-16.

 
 
 

Comments


Yazı: Blog2_Post

©2022, derindendergi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page